11 Temmuz 2007

MEDYA NEYİ BELİRLİYOR?

NOT: Aşağıdaki mülakât, Bilgi Üniversitesi Haber Ajansı’ndan MELTEM URUT (BGHA) tarafından Veysel Batmaz ile yapıldı ve 07/04/2007 tarhinde "Medya siyaseti değil ticareti belirtiyor” başlığı ile BİRGÜN gazetesinde yayınlandı. Bu mülakatı günümüzü aydınlatmak, Erdoğan ile Şener arasındaki ilişkilerin daha sonra nasıl geliştiğini ve gelişeceğini açıklamak amacıyla yayınlıyorum. VB

BİRGÜN: "TMSF operasyonu ile gün yüzüne çıkan medya krizi ile farklı bir iddiayı da iletişim bilimci Prof. Veysel Batmaz dillendirilyor. Sabah'a el koyma operasyonunda, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in etkin rol oynamış olabileceğini iddia eden İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Batmaz'la TMSF’nin “Ciner” operasyonunu, iktidar medya ilişkileri ve medya demokrasisini konuştuk."

» Seçim öncesinde ATV Sabah grubuna el koyulması, Doğan Grubu ve AKP'nin POAŞ, Hilton arazileri gibi konular üzerinden bir ittifak içinde olduğu iddialarına bakarak medyadaki bugünkü tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Veysel Batmaz: Sabah'a el konulması tamamıyla siyasi bir karar. Büyük bir ihtimalle de AKP içindeki bir çelişkinin ürünü. Abdüllatif Şener veya Tayyip Erdoğan arasından çıkan bir çelişkinin somutlaşması bu. Doğan Grubu, Sabah Grubu ve Tayyip Erdoğan arasında bir gerilim mevcut şu anda. Bu cumhurbaşkanlığı seçimi gerilimi. Doğan Grubu medyası bütün her şeyiyle Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasına karşı. Bu, yazılarda, Financial Times'ta yazdırdıkları yazıda ortaya çıkıyor. Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasını destekleyecek bir medya grubu şu anda söz konusu değil. AKP içinde bir takım insanlar da desteklemeyecek olan gruplara karşı belki TMSF'yi harekete geçirdiler. TMSF siyasi bir iş yaptı ama Abdüllatif Şener'in açıklamalarıyla, Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarına bakarsanız bunun hemen hemen kimler arasında olduğunu anlarsınız. Sabah'a el konulması sonrasında yaptıkları açıklamalar var. Belli ki Tayyip Erdoğan o olayda inisiyatifi kaybetmiş. Belki bilgisi dahilinde bile olmayan bir şey. Çünkü bu konu, birdenbire Bakanlar Kurulu'nda, olay gerçekleştikten sonra tartışıldı.

» Siz Abdüllatif Şener'in bu operasyonda daha etkin rol oynadığını mı söylüyorsunuz?

Veysel Batmaz: Bu yaptığım tamamıyla spekülasyon. Ama bu bilgileri bir araya getirdiğimiz zaman böyle bir sonuç çıkıyor. AKP'nin içinde Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasını isteyenler var. O kişiler bu sayede başbakan olacaklar çünkü. Dolayısıyla onlar da Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasını isterler ki onlarda kendileri de güç kazandırır bu. Zaten Doğan Grubu almış başını giden bir grup. Rusya'da yatırımlar yapıyor, değişik şekilde Star'ı aldı vs. Her bakımdan bir medya tekeline dönüşmüş durumda. Axel Springer Grubu'yla sanırım bir anlaşma yapmış. Sabah'a el konulduktan ve satışa çıkarılacağı söylendikten sonra Springer Grubu Türkiye'yle ilgili yatırım kararı alabileceğini ilan etmiş. Bunlar birleştirildiğinde Doğan Grubu'na büyük bir çıkar sağlandığı anlaşılıyor. Bu, Sabah Grubu onu destekliyordu, öbürü desteklemiyordu diyebileceğimiz kadar basit bir iş değil. Bu tamamen AKP'nin içinde gruplar arası bir dengeleme siyaseti. Bu iş AKP'nin içinde bir çelişkinin ve ayrıca Tayyip Erdoğan'la Doğan Grubu arasındaki çelişkinin ürünü. El koymaya neden olan gizli anlaşmaların Dinç Bilgin'den çıktığı söyleniyor. Dinç Bilgin şu anda Doğan Grubu'nun neredeyse maaşlı elemanı. Bilgin'in Doğan Grubu'nda gazete çıkaracağı, maaş alacağı söylendi. Bunu kimse yalanlamıyor. TMSF buna istinaden iş yapıyor.

» Sizce bu olaylar basın özgürlüğünü nasıl etkileyecek?

Veysel Batmaz: Basın özgürlüğünü hiçbir şekilde etkilemez. Bu el koyma medyanın siyaseti etkilemesine yönelik bir operasyon değil. Asıl burada komik olan taraf, medyanın siyasette etkili olduğunun zannedilmesi. Seçimlerde medya genel olarak ne derse, insanlar onun tersini yapıyor. 1991'de aynı şeyi yaptılar. 94-95'te aynı şeyi yaptılar. Refah partisi hakkında o yıllarda, neler neler söylediler. Ama ardından Refah partisi birinci parti oldu.

» O zaman ekonomik çıkar var değil mi?

Veysel Batmaz: Medya operasyonlarından bahsediyoruz ama bütün özelleştirme operasyonları bir rant yaratıyor. Ekonomik tarafı var bunun. Sabah'ı birisi satın almaya kalkarsa bunun komisyonsuz satılabileceğini düşünebiliyor musunuz? Bundan birileri 30-40 milyon dolar komisyon alacak. Bunun için de yapılıyor olabilir. Birisi anlaşmıştır. Birisi müşteriyi bulmuştur. TMSF, BDDK, RTÜK vs gibi üst kuruluşların, Türkiye'de yaptıkları iş tamamıyla elitler arasında bir güç dengelerini ayarlamak ve ekonomik rant yaratmak.

» Kamu yayını yapan TRT, AKP ile iyi ilişkliler içindeki Doğan medyası, İslami medya ve son olarak TMSF'nin el koyduğu Merkez Grubu Türkiye'nin etkili medya grupları. Tüm bu televizyon ve gazetelerin AKP'nin yakın kontrolünde olması önemsiz bir durum mu sizce?

Veysel Batmaz: Hiç önemli olmadığı gibi tersine de etki yapar. 91 seçimini örnek verdim. Refah Partisi aleyhine ana akım medya haber bombardımanı yaptı. Ne oldu? Refah Partisi yüzde 28'le birinci parti oldu. 2002'de de benzeri oldu. DSP, ANAP ve MHP iktidarda olmakla birlikte Hüsamettin Cindoruk'lar, İsmail Cem'ler... medyada bunlar pohpohlanıyordu. Hiç hesap edilmemiş, bir buçuk yıllık parti AKP, Türkiye'de yüzde 35'le meclisin yüzde 65'ini aldı. Medya, ticareti belirliyor. Reklâmlar gayet etkili. Ya da dizi filmleri seyreden insanlar o tür bir hayat tarzına dahil olmuş hissediyor kendini. Bunun gibi medyanın ticari ve kültürel tarafı var. Ama siyasi etkisi yok. AGB'nin toplam prime time reytinglerine bakın, yıllık ortalamalar 42-43 düzeyinde geziniyor. Bu, ülkenin yüzde 65'i, en geniş olarak izlenen televizyon mecrasından herhangi bir etkilenme içerisinde değil demek. Bu şu anlama geliyor ki Türkiye'de bir programı başından sonuna kadar seyretme alışkanlığı yok. Dolayısıyla etkilenme olasılığı yok. Gazetelerse 3-4 milyon satıyor. Bunun okur katsayısı maksimum 12 milyon. 12 milyon kişi gazeteye bakıyor. 45 milyon insan oy veriyor. Demek ki 33 milyon insanın gazetelerden etkilenmesi imkânsız. Televizyonda maç seyrediyorlar, dizi seyrediyorlar. Haber izlemedikleri için siyasi olarak etkilenmiyorlar. Demek ki medyanın siyaseten etkisi hiç öyle zannedildiği gibi değil. Eğer insanlar ona oy versin diye yapılıyorsa, Türkiye'de medya operasyonu yapmak fuzuli. Ama elitler arasında kimin güçlü, kimin güçsüz olduğunu göstermek açısından bir mesaj verilmek isteniyorsa, Genelkurmay'ın 5 tane generaline, Cumhurbaşkanlığı'na, TÜSİAD'a vs, yani yönetici elitlerde bir şeyler yapılmaya çalışılıyorsa bu operasyonların anlamı var.


» Nokta dergisinde ardı ardına çıkan TSK'dan yasaklı gazeteciler, darbe tehlikesi atlatıldı gibi ordu içinden gelen haberlerin hemen sonrasında TMSF'nin el koyma operasyonu gerçekleşti. "Darbe olabilir, kanala el konabilir" gibi cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bir korku filmi senaryosu mu yaratılıyor?

Veysel Batmaz:
Eğer bu işler elitler arasında bir mesajlaşmaysa, ona el koyar, şuna andıç yapar. Ama sonuç olarak cumhurbaşkanını biz seçmeyeceğiz ki, 550 kişi seçecek. Kamuoyuyla ilgisi olmayan şeyler bunlar. Medyanın kamuoyu etkisi, oya dönüşebilecek seçim etkisi falan yok. Burada olan olayların hepsi birkaç kişiye, bak ben daha güçlüyüm, demek için yapılıyor.

» Merkez Grubu dışında kalan, diğer medyanın Sabah ve grubuna el konulmasına karşı tutumunu nasıl değerlendirirsiniz?

Veysel Batmaz: Birisi sevinmiştir, birisi üzülmüştür. Ama Türkiye'de öyle bir hava oluştu ki akademik hayatta da, medyada da entelektüel diyebileceğimiz bu sektörlerde, sizin konuştuklarınız aslında söylemek istedikleriniz değil. Medyada, adam belki Sabah Grubu'na el kondu diye sevindi. Ama aslında, büyük bir ihtimalle bu kendi düşüncesi değil. O havaya kapılmış veya birisinin söylemesiyle yazı yazan insanlar bunlar. Bunların çoğu asistanlarına yazdırıyor zaten. Yazıyı okumuyorlar bile. Dolayısıyla sevinenler, üzülenler zaten kendi mi yazdı, kendi mi sevindi, birisi mi söyledi, anlayamayacağımız insanlar.

» Sabah, ATV satılırsa kim alır sizce? Murdoch alır diyen var. Fethullah Gülen ekibinden biri alabilir de diyorlar. Eğer böyle bir şekillenme olursa ortaya nasıl bir tablo çıkar?

Veysel Batmaz: Televizyonu, gazeteyi Murdoch'ın almasıyla Fethullah Gülen ekibinin ya da başka birinin alması arasında hiçbir fark yok. Medyanın yaptığı iş, sermayenin kaynaklandığı yerle ilgili değil. 60'larda filan hemen hemen bütün gazeteler siyasi, ideolojik gazetelerdi. Bizim şu anda gördüğümüz gazeteler gibi değildi. O zamanlar sermayenin kimi elinde olduğu önemliydi. Ama şu anda o kadar önemli değil. Zaman gazetesine bakın STV'ye bakın, Hürriyet'ten Kanal D'den hiçbir farkı yok. Ben kimin alacağından ziyade, o alan, bu düzeni değiştirecek mi ona bakarım. Özellikle televizyonlar kültürel ve ticari olarak çok etkililer. Ama ne Fethullah Gülen tarafı ne Murdoch, siyasi olarak hiçbir şey yapamazlar. Ne Fethullah Gülen, kanallarıyla bir partiyi iktidara getirebilir ne Murdoch. Hatta büyük ihtimalle de tam tersi olur.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

95 ve 2002 seçimleri ile bu seçimin farklı koşullarda gerçekleştiğini hesaba katmamışsınız gibi geldi bana.

95'te refah'a giden oylar, denenmemişi denemek içindi. partide gençleşme sağlanmış, anap döneminin yarattığı olanağı kullanabilen dindar kesim, ekonomik olarak güçlenmişti.

2002'de ytp'nin durumu ise, diğer partilerin adı bile geçmeseydi basında, umutsuzdu. hem dsp'yi niye bıraktıklarını açıklayamadılar, hem de hükümet içinde önemli pozisyonlardaydılar ve yaşanan sıkıntılarda payları vardı.

akp ise, hem refah'ın yeni yüzlerince kurulmuştu, hem erbakan faktörü vardı ("onunla olmayacak" düşüncesi oluşmuştu. 28 şubat vs.. nedeniyle. "onun yanında yapabilecekleri bu kadar" düşüncesi hakimdi), önceki hükümetin uyguladığı acı reçetenin acısı henüz geçmemişti.

şimdi ise, yaşlı ecevit'in ardından, genç/sporcu bir lider hâlâ görevinin başında, (mercedesin camları fazla sağlam, kapı kilidi de bozuk...), tüm dünya liderleriyle başabaş görüşebiliyor (ne isterlerse veriyor, ama karizması yeter), ab'ye de girecek, (bizden korkuyorlar, o yüzden ayak diriyorlar, girsek avrupayı yönetiriz), enflasyon da düştü (bizim mahalleye de uğrayacak, diyorlar. bekliyoruz), dini bütün bir cumhurbaşkanı seçecekti, çankaya halkın olacaktı, seçtirmediler... gibi düşünceler yüzünden akp yine birinci parti çıkacak.

bugün yaptığı açıklama ile "makam sevdalısı değilim" mesajı da verildi... ve gazete okumayan, kahveye, pazara, komşusuna gittiği zaman, haberleri blok olarak alan;
iki dizi arasında haberlere göz ucuyla bakanlar yine akp'ye oy verecek. aydın doğan'ın (başı sağolsun abisi hacı hüsrev'i yitirmiş ve hayırlı olsun, vatan gazetesini alıyormuş) gazeteleri ne yazarsa yazsın, önceki seçimlerdeki gibi bir etkisi olmayacak.

gerçi ertuğrul özkök, belki etkisi olur diye mhp'ye güzelleme yazdı ya, bakalım.:)

Medyapoliten dedi ki...

2002'de de denenmemişi denemek isteği ağır bastı ve 1995'e benzedi seçim. Tek farkla: AKP, denenmişin içinde denenmemişti...