11 Mart 2007

ÜMMÎ ŞEF, TEK PARTİLİ MECLİS

Bir Ümmî Şef ve tek partili meclisin zamanı geldi.
Dalga geçmiyorum. Müstehakınız olur da demiyorum.
Olacağını oldurmakla yükümlü volantarizm ile determinizm arasında bir şey, bu saptamamın esvablı mu’cibe’si. Ben hep mu’cibe olarak gördüm türbülanslı türbanı, ucube değil.
Derler ki, Çankaya’da türban ilk kez.
Nisyan ile maluldür hayvanat-ı beşer.
Latife Hanım’ın çarşafını hep regrase eder.
Tarihte olaylar iki kez arz-ı endam eder, birincisinde trajedi olarak sonlanır, ikincisinde komedi. Marx’ın atasözüdür bu.

1939’un Ocak ayında, ani ve beklenen bir hızla İngilizci Türk-İslam sentezcileri, Mustafa Kemal doktrinini yok etme manevrasına başladılar.
Adeta tipolojik bir ideal tiptir, ne öğreticidir, Türk Tarih Kurumu Başkanı Profesör Şemseddin Günaltay.
Lise tarih kitaplarında 1940 yılında yaptığı değişiklik: “Baba” artık ölmüştür; bilinçaltındaki travmalar şelaler hızıyla boşalır. Regrasyon yaşanır.
1915’e, nurdan zulmete dönülür. Zulmetten Nur’a üç baskı yapar; ikisi Cumhuriyet’te. Her baskıda yapılan değişiklikler, ne öğreticidir!
En hazini ise Lise tarih kitaplarıdır. Değişen değişene, değiştirenden değiştirene... Atatürk’ün yazdığı her şey Milli Şef izniyle Semseddin Günaltay tarafından silinir. Bu hazin olayı isterseniz Celal Bayar’ın kızı, Profesör Nilüfer Gürsoy-Bayar’dan okuyun. Elinizde varsa, Hulki Cevizoğlu’nun Tarih Türkler’de Başlar kitabının 307-308. sayfalarında, isterseniz benim yeni kitabımı bekleyin, Türk Dili Üzerine Tezler’de.
Şemseddin Günaltay, Mehmet Akif’e “Hazreti Akif” der. CHP’nin 1949’da Başbakanı olmuştur. Mustafa Kemal’in, CHF için, “git İstanbul’u teşkilatlandır” dediği kişidir ve Fethullah Gülen’in ağır bir biçimde esinlendiği, tilmizlendiği üstâd. 1938 Haziran’ında Güneş Dil Kuramı’nı över; 1942 yılında alay eder.
Her yol, İngilizyanın Yahudi Türkologlarına çıkar.

1919-1939 arası Meclisleri, çok sesli, çok güçlü, çok dağınık ve muhalifi bol bir meclisler manzumesidir. O meclislere “tek parti meclisi” diyen ulemâ zerzevat boldur ve yavaş yavaş başlarını öne eğip, “biz ne yaptık, nasıl saçmalamışız” diyerek, utanmaya başlamışlardır. Zaman onları da sınayacaktır. Tarih yeniden yazılacaktır.
1919-1939 meclisleri (Sivas’tan, ikinci Meclis’e hepsi), Mustafa Kemal’in muhalifleridir. Mustafa Kemal, sadece düvel-i muazzamaya karşı değil, bu meclislere karşın da yapmıştır o devasa işleri, işlemleri, eylemleri. 1919-1939 arası, tam demokrasidir.
1940 ile zıvanadan boşanır, tüm bastırılmış travmatik salyalar. Salya sümükler Türkiye’yi bir hazin geleceğe doğru boğar. Tek partili meclis işte bu saralı, salyalı meclistir. 1940-50 arası Türk-İslam sentezcisi tek partili meclis ve Millî Şef.
Bakmayın siz 1946’ya...
O meclis, Türkiye’yi 2007 yılında bekleyen meclistir.

1950-2000-2 arasında biraz da dış dinamik gerçeklikleri ile şapşallaşarak; türlü çeşitli emperyalist-kapitalist içi çekişmelerle, bir bu yana bir o yana savrula savrula, karıştıra kuruştura oluşan bir ara dönem bitmekte, iktidar konsolide olmaktadır.
Bu kez de Türk halkına önemli bir görev düşmektedir.
Bu görev, Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı, Ümmî Şef yapacak; AKP’yi, tek partili meclise yollayabilecek her şeyin yapılması için yolları açacak bir politik tavırdır.
Sağcıysanız oyunuzu AKP’ye; solcuysanız yine oyunuzu AKP’ye vermeye, ancak AKP’ye oy vermek istemiyorsanız, sandığa gitmemeye davet, bugün artık tarihsel bir görev olmuştur.
Türkiye nasıl 1940 ile 1950 arasındaki tek partili mecliste Milli Şef dönemi yaşamışsa; bugün de, Ümmî Şef ve AKP’li tek partili meclisi yaşamanın ekonomik, sosyolojik ve politik bütün koşullarına sahiptir. Bu konuda toplumda, heryerden güçlü bir talep de vardır.

Sonra mı? Sonrası Allah kerim.
Sonrası, herkesin politik aktörlüğünü aktöreli bir biçimde yeniden, adêta dramatik bir reenkarnasyon ile takındığı net, sağlam, muhtelif ve bazen muhalif eylemlere iştirâk edeceği, politikanın konsolide olacağı bir döneme gebedir.
İşte o zaman, laiklikliği “harap ve bitap” hale getiren 12 Eylül Ordusu’nun; Atatürk’ün partisiyim diyerek Onun altı okunu amblem olarak yeni binasına asmayan CHP’nin; Türk milletini orta asya steplerine mahkûm eden MHP’nin, düz ovada keklik avlayan DYP’nin, Demirellerin, Uzanların, vd.’lerinin encamı ortaya çıkacaktır.
Tek partili 1940 meclisindeki CHP ile, tek partili 2007 meclisindeki AKP’yi karşılaştırma olanağı bulmadan, bu toprakların tarihi yazılamayacaktır.
Bu iki oluşuma tavır nasıl alınabilir, görülemeyecektir.
Tarih eksik kalacaktır.
Halkın ne istediği müphem olacaktır.
Mümin bir İslamlık; eşitlikçi bir sosyalizm talep edilemeyecektir.
Milli ve kavimsel farklılıklar hoş görülemeyecektir.
Partileşme, dernekleşme, sendikalaşma yeniden yapılanamayacaktır.
Ekonomi kamusal olamayacaktır.
Batı emperyalizminin niteliği anlaşılamayacaktır.
Eğer hâlâ, AKP’nin hızlı yükselişine dur demek için, muhalefet teferuatlarına oy vermeyi düşünüyorsanız, bir kere daha düşünün. Neden, oy verip, muhalefeti bile becerememiş o partilerin başkanlarınca seçilmiş adaylarına, oyunuzla milletvekili maaşı bağlatıp, size ekranlardan her gün hakaret edici ukâlalıklarla, sanki üç-beş oy aldı diye adam olmanın ve sizi aşağılamanın hakkını elde etmiş olmalarını, neden yaratasınız?
Onlara milletvekil maaşı bağlatmayın oylarınızla.
Onları sizden kendilerini üstün görme kompleksine gark etmeyin.
Onları kendinizle bir yapıp, yeni bir Türkiye yaratmanın başka yolu yok.
AKP’ye dur demenin yolu olmadığı gibi...
Ordu mu? Güldürmeyin beni.
O “en STK TSK.”

NOT: “En STK TSK” başlıklı yazımı, Yanlış Medya’da Doğru Söylenmez kitabımda bulabilirsiniz.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

medyaya düşman yetiştiren hocanın öğrencisi olarak:
www.itusozluk.com
başlık:medyayla ilişkileri askıya almak

inceler ve eylemimize katılırsanız seviniriz.

Adsız dedi ki...

slm kardeşim ben emrah yazdıklarını okudum çok güzel yazmısın da sana bir sorum olcak acaba bizim halkımız DEVEKUŞUMU insan gerçekleri bu kadarmı anlayamaz aslında bazen düşünüyorum her şey okadar açıkı bunları görmmemek kesin ama kesin elde değil kib