24 Mart 2007

SULANMIŞ BEYİNLER ve SU ZENGİNİ TÜRKİYE

AKP’nin Cumhurbaşkanı olacak Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, epileptik bilinç akışı tekniklerine rahmet okutacak bir iletişim stratejisi ile, alttan alta, bilinçli bir biçimde, tüm AKP’li Belediyeler ve Bakanlıklar marifetiyle, altı aydır küresel ısınma ve su sorununu işliyor. Bu iki sorun da, farkında mısınız bilemem ama global kapitalistlerin, keyiflerine keyif katarken, dünyanın diğer insanlarına, sorun diye kakaladıkları bir durumdur. Bu mümtaz ülkede, her Bakanlığın bu iki global kapitalist sorun için önemlice miktarda finans sağladığı bir programı var; her Belediye, su sorununu ve küresel ısınmayı vurgulayan açık oturum vs. düzenliyor; hem de sürekli olarak. İsterseniz Interneti bir tarayın... AB ise ABD ile bu tür oyalama boyalama iletişim programlarının finansı açısından hiç de müşkülpesent değil; yazın bir proje, dolarlasınlar, eurolasınlar.


Susuzluğun cenabetlik olduğunu iliklerine kadar her gün hisseden ve bilen bir ideolojinin ürünü olarak, suyun ve (ne demekse) küresel ısınmadan mütevellit susuzluğun AKP kadrolarınca ve tavanınca vurgulanmasının ardında yatan gerçek şu olsa gerek: Sussuzlukla devralınan 1994 Belediye Başkanlığı dönemi öncesinde yaşanan bezer bir oluşum, Tayyip Bey’i iktidara eğerlemişti ama aynı biçimde “susuz yaz” olarak geçecek olan 2007 seçim yazı onu iktidardan atabilir. Aynı, o meşum atın yaptığı gibi. Seyis kökünden siyasetçi olmazsa insan, böylesine atın donuna bakılmaksızın üstten alta, eğerden zemine düşebilir. Regresif bir epilasyon demek ki, Tayyip Erdoğan’da zuhur eden bilinçdışı, bilinmeyen, Lacanik bir duygu ve düşünce travması. Oy veren kitleler, “bunlar da cenabetmiş, bizi susuz bıraktılar” diyebilir.


Oysa, endişe edilecek bir durum yok.


İnsan kendisinin geçmişi ile öteki’nin geçmişinin aynı olduğunu varsaymak gibi anti-empatik bir egoya sahiptir. Kendisinin travmasını, başkalarının hemen hissedeceğini zanneder. Pek doğru değil. Karşısındakine (oy verenler ve verecek olanlara) ihsas edilmezse, nereden anlasınlar travma geçirildiğini? İşte bu, “anlamamak,” “bilmemek”, “empatik epileptiklik,” iktidarda bulunanların, kulakları sağır eden yükseklikteki uğultudan başka bir şey duymamalarıdır. Orada “gürültüden” başka bir şey düşünülemez ve enformasyon bilgiye dönüşemez; ihsas yapılmamışsa ve/veya olmazsa, hissin olamayacağını ancak eğerden düştükten sonra algılama gibi eksiklik her kulda bulunan bir görüngüdür. His vahiy olamaz. Ama sadece bir fenomen, hâtâ epi-fenomendir.


Hürriyet varakı O'nu en tersten hissedendir. O, Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Hürriyet, ihsası anlamaz; hissi duyumlamaz. Hürriyet sadece kendi çıkarının grubunun elemanıdır. Başkası için boş küme içindedir. Hürriyet, Tarhan Erdemli lordlar kamarasıdır.
Hürriyet, Onun Cumhurbaşkanı olmasını istememekte; Baykal ise çok istemektedir.
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olamazsa, çünkü olmak için her koşulu vardır, ancak Onun için “olamamak” mümkündür, olmak veya olmamak ikileminin evrensel girdabına düşer ve siyaset sahnesinden silinip gider. Öldürülmesiydi Özal hâlâ siyaset sahnesinde olacaktı, belki de halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı; Demirel hâlâ siyaset sahnesindedir. Halkın seçmediği.
ANAP’ın ve DYP’nin siyaset sahnesinden silinmesi ise sosyolojik tabanlarının silinmesindendir; Genel Başkanlarının Cumhurbaşkanı olmasından değil.
Bunların ayrıntılarını bilmek, bu kadar bedava değil.

Hürriyet’e uyarsa Tayyip Erdoğan, ki dosyalar belki de zorlar, o zaman, iktidarsız muhteris olmakla eşittir. Kendi bileceği iştir.
Ancak hükümet başı olarak, Türkiye’nin bir su zengini ülke olduğunu ve sulu beyinlerin bu ülkeyi susuz bırakabileceğini bilmiyor olması, bizim işimizdir.
Susuz kalacak bizleriz. Bizler tutumlu olmayacağız. Bizler suyu bulduğumuz yerde içeceğiz ve kullanacağız. Hükümet bu su zengini ülkede bizi susuz bırakırsa, sulu beyinler hükümetidir.
Doğayı ve suyu en fazla pisleten Unilever gibi şirketlerin kurdukları Doğal Hayatı Koruma ve Su Vakfı gibi STK’ların gazına, Hürriyet gaz-tesi tarafından getirilmesin Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olunca. Unutmasın, Türkiye’de en STK, TSK’dır. (Bkz: Veysel Batmaz, “En STK TSK”, Yanlış Medyada Doğru Söylenmez, Naos Yayınları, 2004).
TSK’nın STK’sını aklından çıkartan, Deniz’ler; Mahir’ler gibi hüzünlü mağlubiyetlere veya Menderes gibi acınacak ve rahmetle anılacak durumlara düşerler, o epileptik bilinçakışı da kurtaramaz insanı.

Tavsiye:
Tayyip Bey Cumhurbaşkanı olmalıdır.
Köşkte ilk örtü, Atatürk’ün eşinin kara çarşafıdır.
Meclis tek partili olmalıdır.
Muhalefet teferruatı baraj sularına gömülmelidir.
Doğru düzgün muhalefet bile yapamayanlara, Baykallara, Bahçelilere, Ağarlara, ve onların atadığı milletvekili adaylarına, oylarınızla milletvekili maaşı mı bağlatacaksınız?
MHP ve DYP hâlâ eski tas eski hamam Türkiye’nin gerçeğine sahip değillerdir. CHP-DYP-MHP koalisyonları denenmiştir.
Sağcıysanız oyunuzu AKP’ye; solcuysanız boşa atın...
Ümmi Şef, Tek Partili Meclis’e doğru, ileri...
(Bkz: bundan önceki yazım.)

Suyu, beyni sulanmamışlar çoğaltır.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

hocam tebrikler
hayırlı olsun
asagidaki adreste size iyi malzeme var
http://kuvayimedya.tripod.com/
sevgiler saygılar

Adsız dedi ki...

Hocam en kısa sürede aramıza dönmenizi ümit ediyorum.Saygılarımla

Adsız dedi ki...

medyaya düşman yetiştiren hocanın öğrencisi olarak:
www.itusozluk.com
başlık:medyayla ilişkileri askıya almak

inceler ve eylemimize katılırsanız seviniriz.