22 Ağustos 2007


SEÇİMDE HİLE ve KİM GİTSİN?


Yıkım Meclisi daha yeni yemin etmişken, MEME’nin (siz ona medya diyorsunuz) en şımarık iki köşeci yazıcısı, Emin Çölaşan ile Bekir Coşkun beyefendiler (MEME testisi veya zer-zevat “diyemiyorum” onlara), bu ülkenin kıt “kanaat önderleri” olarak, içi boş, hedef saptırıcı ve ılımlı İslam modeli ile BOP’u iyice perçinleyecek bir polemik ve tepki unsuru oldular. Yazdıkları yer, yani, varak da, ofis boy-luktan bozma köşeci yazısıcısının yeni transfer edildiği Hürriyet varak’ı.

Karşılarında ise, seyislerin en bilmezleri, siyaset bilinemezleri, beceriksizlik abi-deleri ile yeni Başbakan ve Cumhurun Başkanı. Yani, bir tarafta kıt “kanaat önderlerinin” şımarıklığı: Vurma sazlarda Coşkun-Çölaşan ikilisi; diğer yanda, seyisliği bilmezlik ve bilinemezliğin ne söylediğini unutan akıldaneleri: Erdoğan-Gül düosu. (Two, Farsî’de Dü’dür.)

İşte, Mustafa Kemal Türkiye’sinin sıkıştırıldığı ikilem: şımarıklıkla, bilmezlik-bilinemezlik; tam bir densizlik.

Bu arada, yine Varak’ta Yalçın Bayer üstadımızın adı kendinde saklı bir arkadaşımıza dayanarak yaptığı açıklamalar: “seçim hilesi var” nidaları.

Daha önce açıkladım: Menderes, Demirel ve Özal da, % 45 üstü oylar aldılar bu mutenâ memlekette. Erdoğan’ın onlardan ne farkı var? O nedenle hile yapılmışsa eğer, onlara da (eskilere de) yapılmıştır. Bu halk “ne yapacağını” bilir... Bilmezlere oy verir. Hile, o bilmez kişilere, halka oy attırmaktır. Hile, “derinden gırtlak” olarak ortaya çıkmaktadır. Hileyi, varsa, yapan ve yaptırtanlar AKP’ye % 48 alacaksın diyenlerdir. Dolmabahçe Sarayı Atatürk’ün ölüm döşeğidir. Hile yüksektedir.


Benim oy verdiğim sandık çevresinde (okulda), beş sandıkta oyların dağılımı şöyleydi:

CHP 91; AKP 86
CHP 96; AKP 89
AKP 159; CHP 49
AKP 148; CHP 78
AKP 139; CHP 67

Burası Ferahevler ve AKP’nin ezici üstünlüğü olan bir mahalle... Hesabını siz yapın.

“Seçimde hile,” en iyisinden, bilgisayarda yapılır.
Şimdi ise, hem "hile var" diyorlar; hem de, terk et...

Erdoğan, Türbanlıları Arabistana’a, Cidde’ye, yollayacak. Bir tanesini ise Çankaya’ya.
Şımarıkları, develerle Taif çöllerine. Çölaşanlar, coşkunca, develere binecek ve bu diyardan gidecek. Daha önce de, hicreti, Ebu-Bekr yapmıştı Mekke’den Medine’ye; şimdi, hicreti Neo-Bekr-i Mustafa yapacak. Belki de, MEME kurtulacak.

Ne derim ben hep: MEME (siz ona medya dersiniz), ancak çalışanlarının yok olması ile kurtulur; MEME patronlarının ve MEME izleyicilerinin (bakanların ve satın alanların) yapacağı bir şey yok. (Bkz: Medyaya Düşman Yetiştiriyorum, Karakutu Yay. 2. Baskı, 2005)

Kala kala, bu memlekette, biz ve Erdoğan ve dü’sü kalacak. Onlar “intihal ve hile” yapacaklar; biz ise ikilemler arasına sıkıştırıla sıkıştırıla, makyajı da artık silinmeye yüz tutmuş memleketi, 1919-1939 arasına döndüreceğiz. Şimdilik durum bu.


NOT: Tayyip Erdoğan 2007 içinde Cumhurbaşkanlığına aday olacak. Referandum sonrasında, Gül, nasıl Siirt’ten sonra, Başbakanlığı terk ettiyse, Cumhurbaşkanlığını da terk edecek.

22 Ağustos 2007

4 yorum:

Adsız dedi ki...

1919-1939 'a döndürülebilirmi ? Ne yapmak gerek ? Nereden başlamak ?

Medyapoliten dedi ki...

Ulusal bir kurucu Meclis ile çok kolay doneriz.

Sivil anayasa yapmaya kalkanlara karşı, ulusal kurucu Meclis'i gündeme getirmek lazım...

Veysel Batmaz

Adsız dedi ki...

Peki ulusal bir meclisi nasıl oluşturacağız?

Medyapoliten dedi ki...

Zamanı gelince kolay

Veysel Batmaz